Louvre Müzesi’nde Bir Gün, Paris

Paris gerçekten bir müzeler şehri. O kadar çok müze var ki sınırlı zamanda hepsini görmeniz neredeyse imkansız. Fakat buraya kadar gelmişken Louvre Müzesini gezmeden dönmek olmaz.

Eğer benim gibi önceden çok detaylı seyahat planları yapmayı sevmiyorsanız şunu hemen bir kenara not alın. Louvre için erkenden bilet almalısınız. Son güne bırakırsanız bilet bulabilmeniz çok zor. Ben son ana bıraktığım için bilet bulamadım ve tam pes etmek üzereyken son dakika bileti bulabildim.

Bilet bulmak bu kadar zor olunca müzeye girişte uzun bir kuyruk olur beklemiştim ama öyle olmadı. Fakat içeri girdiğim anda Louvre’nın şimdiye kadar gittiğim en kalabalık müze olduğunu farkettim. Ama o ikonik cam piramide girdiğiniz zaman bütün bunlara değeceğini biliyorsunuz. Müzenin tarihi en az içindeki sanat eserleri kadar ilgi çekici.

Louvre’u ziyaret ettiğinizde sadece Mona Lisa’yı görmek veya cam piramidin altında selfie çekmekle kalmazsınız . Yüzyıllar süren tarihin içine adım atarsınız.

Louvre her zaman bir müze değilmiş. Aslında 12. yüzyılın sonlarında Kral Philippe Auguste’un hükümdarlığı döneminde Seine Nehri boyunca Paris’i olası istilalardan korumak için bir kale olarak inşa edilmiş. Bugün alt katlarda dolaşırsanız, orijinal ortaçağ taş işçiliğinin bazı örneklerini hala görebilirsiniz.

Daha sonra 16. yüzyılda Kral François I kaleyi kraliyet sarayına dönüştürmüş. Evet bu Leonardo da Vinci’nin Mona Lisa tablosunu satın alan ünlü François. Bu yüzden Mona Lisa şu anda İtalya yerine Paris’te bizi selamlamakta.

Zamanla saray genişleyip büyüyünce Kral XIV. Louis sonunda kraliyet sarayını Versailles’a taşıma kararı almış ve Louvre’u neredeyse boş bırakmış.

Louvre 1793’teki Fransız Devrimi sırasında resmi olarak halka açık bir müze haline gelmiş.

Gelelim asıl merak ettiğim konuya. Bu kadar sanat eseri buraya nasıl geldi.

Bunların bir kısmı kraliyet koleksiyonlarından gelmiş. Ancak Napolyon’un hükümdarlığı sırasında Avrupa ve ötesinden çok sayıda sanat eseri Fransa’ya getirilmiş.

Louvre bu eserlerin bir kısmını ait oldukları yerlere iade etmiş olsa da hala eski Mısır, Mezopotamya, Yunanistan ve Roma’dan birçok hazineye, İslam sanatına, Rönesans şaheserlerine ve Fransız neoklasik eserlere sahip.

Ama en ünlüleri hala burada. Mesela 1820 yılında Milos adasında keşfedilen ve kısa süre sonra Fransa’ya getirilen, kolları olmayan Yunan tanrıça heykeli Venüs de Milo.

Merhaba Mona Lisa

Müzenin kesinlikle en kalabalık yeri. Ciddi bir kalabalık Mona Lisa ile selfie çekmek için sırada bekliyor. Nedense ben daha büyük bir tablo bekliyordum fakat ufak bir Mona Lisa ile kerşılaştım. Nereye giderseniz gidin sizi takip eden bir bakışı var. Fakat o kadar kalabalık ki kımıldamaya yer olmadığı için bunu test edemedim.

Rönesans’ın en ünlü ustalarından biri olan Leonardo da Vinci’nin tarafından resmedilmesinin yanı sıra Mona Lisa 1911’de çalındıktan sonra bir efsane haline geldi. Bu olay dünya çapında manşetlere taşındı ve onu bir ikon haline getirdi. O zamandan beri imajı, hikayesi ve o belirsiz gülümsemesi milyonları kendine çekiyor.

Mona Lisa’yı gördükten sonra Müze bitti sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Daha yeni başladık.

Mona Lisa’dan sadece birkaç adım uzaklıkta müzedeki en etkileyici heykellerden biri olan Samothrace’nin Kanatlı Zaferi’ni bulacaksınız. Zafer tanrıçası Nike’yi tasvir eden bu antik Yunan heykeli kanatlarını genişçe açmış bir şekilde merdivenlerin üzerinde gururla duruyor.

Sıradaki durak? Antik Yunan sanatının bir başka ikonik eseri olan efsanevi Venüs de Milo. Kollarının eksik olması onun güzelliğini gölgelemiyor, aksine gizemini artırıyor. Afrodit’i temsil ettiği düşünülen bu heykel, MÖ 100 yıllarına kadar uzanıyor ve müzede en çok ziyaret edilen heykellerden biri.

Mısır bölümünü kaçırmayın. Mumyalar, lahitler, papirüs parşömenleri ve inanılmaz derecede detaylı heykellerle zamanda yolculuk yapacaksınız. Bu bölüm firavunlardan tanrılara kadar Paris’in ortasında eski Mısır’ı yeniden canlandıran başlı başına bir yolculuk.

Bir başka bölüme geçtiğinizde Asur’dan kanatlı boğalar, çivi yazısı tabletler ve 4.000 yıldan daha eski eserler dahil olmak üzere eski Pers ve Mezopotamya’dan devasa heykeller göreceksiniz.

Resimlerden hoşlanıyorsanız Fransız sanat bölümü mutlaka görülmesi gereken yerlerden biridir. Burada, devrimin ruhunu yansıtan güçlü bir eser olan ünlü Özgürlük Halkı Yönlendiriyor tablosunu görebilirsiniz.

Küçük bir Louvre Bilgisi

Müze üç ana kanada ayrılmış.

Denon Kanadı: Mona Lisa, İtalyan resimleri, büyük Fransız eserleri

Sully Kanadı: Eski Mısır, Milo Venüsü, ortaçağ Louvre’unun temelleri

Richelieu Kanadı: Mezopotamya, heykel bahçesi, Napolyon’un daireleri

Bu devasa müzeyi gezerken çağdan çağa atlayacaksınız. Tarih sever, sanat meraklısı ya da sadece meraklı biri olsanız da bu müzede sizi şaşırtacak bir şeyler mutlaka var.

Yazıyı Paylaş

Önerilen Yazılar