Paris’te Napolyon’un Mezarı’nı Ziyaret – Les Invalides Paris

Paris’te güneşli bir öğleden sonra Les Invalides’in altın kapılarından geçerek bu muhteşem mimariyi hayranlıkla seyretmeyi umuyordum. Ancak Dôme des Invalides’e adımımı attığım anda kendimi Avrupa’nın en güçlü miraslarından biri olan Napolyon Bonapart’ın mezarıyla karşı karşıya buldum.

Ve ne mezar ama!

Ben müzenin bir köşesinde belki bir mezar odası beklerken karşıma kocaman dev bir anıt çıktı.

Mezara girmeden önce bu adamın neden bu kadar önemli olduğunu anlayalım.

Napolyon Bonapart 19.yy başında Fransa İmparatorluğu yapmış bir general. 1769’da Korsika’da doğan Napolyon, Napolyon Savaşları, hukuk reformları (özellikle Napolyon Kanunu) ve elbette Fransız liderliğinde birleşik, modern bir Avrupa hayaliyle tanınır.

Kimileri tarafından çok sevilip kimilerince korkulsa da Napolyon Avrupa’nın çehresini değiştirmiş bir lider. Stratejik bir dahi olduğu kadar, milyonlarca insanın hayatına mal olan seferler düzenleyen hırslı bir hükümdar aslında. Bilinmeyen bir askerden imparatora yükselişi tarihin en ilginç yolculuklarından biri.

Napolyon Bonapart yani Avrupanın haritasını yeniden çizen bu İmparator, 1821 yılında uzak Saint Helena adasında sürgünde öldü. Orada, bir zamanlar sahip olduğu iktidardan uzak söğüt ağaçlarıyla çevrili basit bir mezara gömüldü.

Ancak 1840 yılında ölümünden neredeyse 20 yıl sonra, Kral Louis-Philippe I, Napolyon’un naaşının Fransa’ya geri getirilmesini emrediyor. Bu olay, Retour des Cendres (Küllerin Dönüşü) olarak biliniyor.

Tabutu geçerken binlerce kişi Paris sokaklarını doldurmuş ve sonunda, Louis XIV tarafından askeri hastane ve savaş gazileri için bir ev olarak kurulan Les Invalides’in kubbesinin altına gömülmüş.

Tabiki mezarın günümüzdeki halini alması biraz zaman almış. Bugün buradaki kırmızı lahit ancak 1891 senesinde tamamlanabilmiş. Kubbenin altında, Napolyon’un başarılarını simgeleyen on iki heykel ile çevrili olarak gömülü.

Beni şaşırtan bir diğer nokta ise Napolyon’un burada yalnız olmaması.

Mesela Napolyon II, onun tek meşru oğlu (Roma Kralı olarak bilinir), 1940 yılında buraya yeniden gömülmüş. Hiç hüküm sürmemiş olmasına rağmen mezarı onurla yerleştirilmiş.

Kardeşleri Joseph ve Jérôme Bonaparte de buradadır. Joseph İspanya ve Napoli’yi, Jérôme ise Vestfalya’yı yönetmiş.

Sömürge seferleriyle tanınan Mareşal Lyautey ve General Bertrand ve General Duroc gibi yakın yardımcıları da burada yatmakta.

Birinci Dünya Savaşı’nda Müttefik kuvvetlerin komutanı Mareşal Foch da yakınlarda gömülüymüş.

Yani burası sadece bir mezar değil, Napolyon’un kurmayları ile beraber son dinlenme yeri.

Ben daha sade bir mezar beklerken karşımda çok görkemli bir anıt buldum. Ama beni en çok şaşırtan şey, mekanın ne kadar sessiz olduğuydu. Yüksek tavanlar, içerideki onlarca insan ve kubbenin altında parıldayan süslü altın varaklara rağmen ezici bir sessizlik hissi var.

Sadece Napolyon’u görmek için geldiğimi sanıyordum. Ama şapelleri dolaşıp plaketleri okudukça şunu fark ettim Fransa geçmişini burada yaşatıyor. Sadece mermerde değil, hafızada da.

Kalın Sağlıcakla

Yazıyı Paylaş

Önerilen Yazılar