Vestmannaeyjar’ın Puffin’leri Kuzey Atlantik’in Küçük Gezginleri

Atlantik Okyanusu üzerinde Vestmannaeyjar’a doğru ilerlerken ufuk, sanki bir ressamın paletinden dökülmüş yumuşak pastel tonlarla boyanmıştı. Westman Adaları, denizden yavaşça yükselen uyuyan devler gibiydi; yeşil yamaçları, rüzgârla karışan deniz kuşlarının çığlıklarıyla yankılanıyordu. Kayalıkların arasında beni İzlanda’nın kısa yazının en renkli misafirleri bekliyordu: Puffinler.

Eğer penguenlerin kuzeyde bir kuzeni olsaydı, kesinlikle bu kuşlar olurdu. Yaklaşık 25 cm boyunda ( küçük bir şarap şişesi kadar ) ve 500 gram ağırlığında olan Puffinler, deniz hayatına mükemmel uyum sağlamak için evrimleşmiş. Kısa ama güçlü kanatları onları suda birer usta yüzücü yapıyor. Karada ise bacaklarının vücutlarının gerisinde olması, onlara komik ve sallantılı bir yürüyüş kazandırıyor.

Yaz aylarında gagaları minyatür bir gün batımı gibi parlar; kırmızı, turuncu ve sarının sıcak tonlarıyla bezeli. Kış geldiğinde bu renkler solar ve yerini gri ve daha sade bir görünüme bırakır. Gözlerindeki üçgen işaret, onlara meraklı, düşünceli hatta hafif hüzünlü bir ifade verir.

Puffinler, Kuzey Atlantik’in çocuklarıdır. İzlanda, Norveç, Faroe Adaları, İskoçya ve Kanada kıyılarında yuvalanırlar. İzlanda ise bu kuşların cenneti sayılır; dünya Atlantik Puffin nüfusunun yarısından fazlası burada yaşar. Ama bu, onların tüm yıl boyunca burada oldukları anlamına gelmez.

Ağustos ayında üreme mevsimi sona erdiğinde, Puffinler 8-9 ay boyunca okyanusun ortasında kaybolur. Ne yuva, ne uçurum, ne insan… Sadece dalgaların ritmi ve uçsuz bucaksız gökyüzü. Suyun üzerinde dinlenir, 60 metreye kadar dalarak balık avlar, geceleri fırtınaları ustalıkla atlatırlar. Bilim insanları, bu aylarda binlerce kilometre yol kat ettiklerine inanıyor. İlkbahar geldiğinde ise, doğdukları kayalıklara hatta çoğu zaman daha önce kullandıkları aynı yuvaya geri dönerler.

Karada, Puffinler oldukça sosyaldir. Yüzlercesi, hatta binlercesi bir araya gelir. Çoğu, hayat boyu aynı eşle kalır. Karşılaştıklarında gagalarını birbirine sürterek selam verirler; bu, onların dünyasında sevgi ve bağlılığın işaretidir.

Yuvalarını kendileri kazar; bazen bir metreyi aşan tünellerin ucunu çim ve tüylerle döşerler. Dişi her yıl yalnızca bir yumurta bırakır ve hem anne hem baba, yaklaşık 40 gün boyunca sırayla kuluçkaya yatar.

Yavru yumurtadan çıktığında ona “puffling” denir. Küçük, tüylü bir top, gri minicik bir gagayla. 6-7 hafta boyunca ebeveynleri, gagalarında balık taşıyarak onu besler. Puffinlerin gagası, geriye dönük dikenler ve özel bir dille evrimleşmiştir; böylece ağızlarında 10’dan fazla balığı birden düşürmeden tutabilirler.

Yaz sonuna doğru yavrular, kendi başlarına denize açılmaya hazırdır. Genellikle gece, ay ışığının denizdeki yansımasını takip ederek uçurumdan aşağı süzülürler. Vestmannaeyjar’da, sokak lambaları bazen onları şaşırtır ve genç kuşlar kasabaya düşer. İşte o zaman adanın çocukları devreye girer. Yavruyu nazikçe yakalar, sabah olduğunda okyanusa bırakırlar. Bu, nesillerdir adanın yaz geleneğidir.

Doğada Puffinler 20 yıldan fazla yaşayabilir; bazıları 30 yılı aşmıştır. Ancak iklim değişikliği, aşırı avlanma ve okyanus sıcaklıklarındaki değişim, onların balık kaynaklarını azaltıyor. Bazı bölgelerde son yıllarda nüfuslarında ciddi düşüşler gözleniyor.

Bir Puffin’in havalanışını izlemek, bir yaban arısının uçuşunu izlemek gibidir – teknik olarak imkânsız gibi görünür, ama bir şekilde mükemmel işler. Suyun üzerinde hızla koşar, kanatlarını çılgınca çırpar, sonra havaya yükselir. O beceriksiz ama zarif hareketlerinde Kuzey Atlantik’in ruhu vardır: direnç, kararlılık ve sonsuz güzellik.

O akşam Vestmannaeyjar’da güneş ufka yaklaşırken kayalıklar kanat sesleriyle doluydu. Puffinler, gece öncesi son bir av için hızla denize açıldılar. Rüzgâr yüzüme vururken düşündüm: Hayatlarının büyük bölümünü okyanusun ortasında geçiren bu küçük deniz kuşları, her yaz sadece yeni bir hayat başlatmak için buraya geliyorlar. Ve sonra, hiçbir gürültü patırtı olmadan, geldikleri gibi yine kayboluyorlar.

Puffinlerle geçirdiğim o gün sadece bir kuş gözlem gezisi değil doğanın döngülerine, sadakate ve yuvaya dönüşün anlamına dair sessiz bir ders gibiydi. Vestmannaeyjar’ın rüzgârı hâlâ yüzümde, dalgaların sesi hâlâ kulaklarımda… Ve gözlerimin önünde turuncu gagalarıyla gökyüzünde süzülen o minik denizciler. Bir gün yolunuz İzlanda’ya düşerse, bu adalara uğrayın. Belki siz de bir puffin’in kanat çırpışında, kendi yolculuğunuzun hikâyesini bulursunuz.

Yazıyı Paylaş

Önerilen Yazılar