Silfra Dalış Rehberi: Deniz Yaşamı, Algler ve Kaya Oluşumları

Dalış yaptığınız bütün dalış noktalarını bir kenara bırakın. İki kıta arasında yüzdüğünüzü ve volkanik kayaların arasından onlarca yıl geçmiş kristal berraklığında bir suyla çevrili olduğunuzu hayal edin. İzlanda’nın Þingvellir Ulusal Parkı’nda yer alan ve dünyanın en eşsiz dalış deneyimlerinden birini sunan Silfra’ya hoş geldiniz.

Reykjavik’ten yaklaşık 45dakikalık bir yolculuk sonrasında Milli Parka varıyorsunuz. Silfra’ya yaklaştığınızda heybetli bir duvar karşılayacak sizi. İzlemiş olanlarınız varsa bu duvar size Game Of Thrones’ı hatırlatabilir. Çok normal çünkü Game of Thrones’ın bazı bölümleri burada çekildi.

Aracınızı park ettikten sonra Silfra buluşma noktasına geldiğinizde dünyanın farklı yerlerinden gelmiş olan dalıcıların heyecanına ortak olacaksınız.

“Silfra” ismi İzlandaca’da ‘Gümüş’ anlamına gelmekte. Bu muhtemelen olağanüstü berraklığı nedeniyle ışığı, yarığa gümüşi bir görünüm verecek şekilde yansıtan suyun parıldayan kalitesine atıfta bulunmakta.

Silfra’nın Jeolojik Hikayesi – Kıtaların Ayrıldığı Yer

Silfra sadece bir dalış noktası değil. Dünya’nın iki dev tektonik plakası arasında yaşayan bir çatlak, bir yarık. Kuzey Amerika ve Avrasya Plakaları. Yani Silfra’da dalış yaptığınızda kelimenin tam anlamıyla kıtalar arasında yüzüyorsunuz. Etrafınızdaki jeoloji harikası Dünya’nın milyonlarca yıllık huzursuz hareketinin sonucudur.

Silfra Nasıl Oluştu?

İzlanda’nın tektonik faaliyetleri sık sık depremlere neden olmakta. 1789’da Silfra çatlağını genişleten deprem de bunlardan biri. Zaman içinde yarığın bazı kısımları çökerek bugün gördüğümüz derin mağaraları, dar geçitleri ve dramatik kaya oluşumlarını yaratmış.

Silfra, İzlanda’nın içinden geçen Orta Atlantik Sırtı’nın bir parçası olan Þingvellir (Thingvellir) Yarık Vadisi’nin içinde yer almakta. Burası Dünya üzerindeki bir yarığın deniz seviyesinin üzerinde görülebildiği birkaç yerden biri.

Ayrıca Silfra hala hareket halinde. Sadece Silfra değil, Tektonik plakalar yılda yaklaşık 2 cm hızla birbirinden uzaklaşmakta, aralarındaki karayı yavaşça germekte ve çatlatmaktadır. Bu hareketlilik yarıklar, vadiler ve lav alanları yaratmakta.

Silfra bu oluşumlardan sadece bir tanesi ve Langjökull Buzulu’ndan gelen eriyik suyla dolan bu yarıkların en çarpıcılarından biri. Bu su 30 ila 100 yıl boyunca gözenekli yeraltı lavlarından süzülerek Silfra’ya ulaşır ve 100 metreyi aşan görüş mesafesine sahip olağanüstü berrak su ile sonuçlanır.

Kayalar Neden Bu Kadar Farklı?

Silfra’da dalış yaparken dikkatinizi çekecek bir başka olgu kayaların birbirinden farklı gözükmesi. Bazıları keskin kenarlı lav oluşumları , yuvarlak kayalar veya daha renkli parçalar.

Silfra’daki kayaların çoğu hızlı soğuyan lavlardan oluşan ve volkanik bir kaya olan bazalttır. Bazalt koyu gri ile siyah renktedir ve genellikle gözenekli veya pürüzlüdür.

Bu lav kayaların hikayesi binlerce yıl öncesine dayanır ve Silfra’nın su altı kanyonlarının “duvarlarını” ve “zeminlerini” oluşturur.

Kayaların renklerinin neden farklı olduğuna gelince. Sebebi Oksidasyon. Bunu sadece sualtında değil İzlanda’daki Lava Tünelleri ve Mağaralarında’da görebiliyoruz. Kayaların sudaki oksijen ve minerallere maruz kalması özellikle demir açısından zengin bazalt üzerinde paslı turuncu veya kırmızımsı lekelere neden olur. Lav’ın soğuma hızına bağlı olarak bu renkler değişiklik gösterebiliyor.

Tabiki renkliliğin başka sebepleri de var. Mesela Algler, derinliğe ve ışığa bağlı olarak kayalara yumuşak yeşil, altın veya kırmızı tonlar verir.

Silfra’da süzülürken sadece Dünya’nın en berrak sularından birini deneyimlemekle kalmaz aynı zamanda Dünya’nın oluşum, hareket ve dönüşüm hikayesini anlatan bir yarığın içine dalıyorsunuz.

Her kaya, her çıkıntı, her dar çatlak bir zamanlar volkanik patlamaların, depremlerin veya buzul kaymalarının yaşandığı yerler.

Yüzeyin Altındaki Yaşam

Silfra zengin bir sualtı yaşamı ile bilinmese de bazı benzersiz türlere ev sahipliği yapmaktadır.

Diğer türlere nazaran daha sık gördüğümüz Cüce Char. Arktik Char’ın bir alt türü olan bu küçük balıklar (10 cm’ye kadar) yıl boyunca fissürün derinliklerinde yaşar.

Arktik Char, Ağustos ve Eylül ayları arasındaki çiftleşme sezonunda zaman zaman Silfra’ya girerler.

Algler, Özellikle “trol saçı” olarak bilinen neon yeşili algler su altı manzarasını süslemekte.

Silfra’da Algler Nasıl Büyüyor – Ve Neden Bu Kadar Renkli?

Silfra farklı sezonlarda farklı manzaralar sunuyor. Yaz sezonu yaklaştıkça büyüyen algler Silfra’yı rengarenk bir hale getiriyor.

Silfra’daki algler, benzersiz çevresel koşulların bir araya gelmesi sayesinde gelişmekte.

Lav kayaları arasından yıllarca süren bir yolculuk sonucu Sİlfra’ya ulaşan su mineraller açısından çok zengindir. Ve bu da Algler için besin demek. Ayrıca bazı algler düşük besinli koşullarda ( Oligotrofik ) büyüyebilecek şekilde uyum sağlamışlar.

Silfra’nın su berraklığı efsanevidir. Görüş mesafesi genellikle 100 metreyi aşar. Bu da güneş ışığının fissürün daha derinlerine ulaşabileceği ve çoğu doğal suya kıyasla daha derinlerde fotosentez yapılabileceği anlamına gelmekte.

Bir başka doğa harikası ise bu Alglerin tek değil çok renkli olmaları. Dalış sırasında yakından bakarsanız yeşilden daha fazlasını fark edeceksiniz. Yeşil, altın-kahverengi ve hatta kırmızımsı tonlarda algler bulabilirsiniz. Renk farklılıkları ışık ve pigmentlerden kaynaklanır.

Yeşil Algler (ünlü “trol saçı” gibi), bitkileri yeşil yapan aynı pigment olan klorofil içerir. Güneş ışığının güçlü ve bol olduğu bölgelerde baskındırlar.

Kahverengi ve Altın renkli Algler, mavi ve yeşil ışığı daha verimli bir şekilde emmelerine yardımcı olan ve su altında daha derinlere nüfuz eden bir pigment olan fukoksantin içerir.

Kırmızı Algler Silfra’da daha az yaygın olmasına rağmen bazen görülebiliyor.Kırmızı Renkli Alglerin özelliği en zayıf ışınları bile emmek için fitoeritrin kullanarak çok düşük ışığa adapte olmuş olmaları.

Silfra’da bu pigment adaptasyonları farklı alglerin çeşitli derinliklerde ve ışık seviyelerinde büyümesine izin vererek sualtı manzarasını ince ama güzel tonlarda boyar.

Koşullar ne derece zor olursa olsun hayat bir şekilde yolunu buluyor. Bu alglere bütün bu bilgileri bilerek baktığınızda Silfra’dan aldığınız keyifte katlanıyor.

Bahsetmeden geçemeyeceğim bir konu ise Silfra’nın Kuşları.

Silfra’nın soğuk suları çoğu balık için misafirperver olmasa da yüzeyi ve çevresindeki alanlar özellikle sıcak aylarda çeşitli ördek türlerini çekmekte.

Bayağı Merganser, Tepeli Ördekler ve Yaban Ördekleri çevrenizde sürekli olarak göreceğiniz türler. Bu kuşların varlığı Silfra’nın ekosistemine dinamik bir katman ekliyor ve bize su ve karasal ortamlarının birbirine aslında ne kadar bağlı olduğunu gösteriyor.

İzlanda ve Silfra’ya gelme amacım dalış eğitmeni olarak farklı tecrübeler edinmekti. Ama sadece dalış değil burada öğrendiğim herşey bana farklı bir bakış açısı kattı. Silfra’da dalış yapmak sıradan bir sualtı deneyimi değil. Zaman içinde tektonik plakalar arasında ve buz, lav ve kristal berraklığında su ile şekillenen bir dünyaya yolculuktur.

Sessiz, başka bir dünyaya ait ve alçakgönüllü.

Canlı yosunlar, dans eden ışık ve hatta ara sıra yukarıda süzülen ördek bize gezegenin en soğuk, en berrak köşelerinde bile yaşamın bir yolunu bulduğunu hatırlatıyor. İster deneyimli bir dalgıç ister meraklı bir gezgin olun, Silfra ruhunuzda bir iz bırakacak ve sizi tekrar çağıracaktır.

Kalın Sağlıcakla

Yazıyı Paylaş

Önerilen Yazılar