Japonya’nın Kalbine Seyahat – TOKYO

Uzakdoğu dediğimiz zaman aklımıza ilk gelen ülke olan Japonya.Görkemli tarihi yanında büyük yıkımlarda yaşamış ama her seferinde bir millet olmanın bilinciyle ayağa kalkmayı başarmış bir uygarlık.Bu yazıda tarihi dokusunu yeni yüzyıla uyarlamış olan bu güzel ada ülkesi hakkında izlenimlerimi size aktarmak istiyorum.

Güney Kore’de yaşamanın avantajını kullanarak Incheon Havalimanında iki saatlik bir uçuş ile Tokyo’da Narita Havalimanına iniş yaptık.Kapıda vize uygulaması ile çok kolay bir şekilde ülkeye giriş yaptıktan sonra toplu taşıma ile şehir merkezine doğru yola koyulduk.Japonya’da bulunduğum ilk saatlerde Güney Kore’den çok farklı hissetmedim fakat şehir merkezine yaklaştıkça manzara değişmeye başladı.Düzenli bir şekilde sıralanmış evler ve temiz dar sokaklar.Şehir merkezinin daha içlerine girmeye başladıkça yine klasik bir Asya Metropolü çıktı karşımıza.Sıralanmış gökdelenler ve bütün binaları süsleyen hiç alışamadığım ışıl ışık reklam panoları.Parlaklıkta ve gösterişte yarış halinde olan bu panolar Asya’nın vazgeçilmezleri arasında.

Otel odamıza yerleştikten sonra şehri keşfetmek üzere sokaklara düştük.Metro istasyonlarını çok beğendim.Güneye Koreye kıyasla daha az gelişmiş olmasına rağmen Japonya’daki metro istasyonlarının yıllanmış görüntüsü seyahatin tam olarak başladığı hissini uyandırdı bende.

Eğer seyahat ettiğiniz ülkeyi gerçekten tanımak istiyorsanız uzak mesafelerde toplu taşımayı yakın mesafelerde ise mümkünse yürümeyi tercih edin.Halkın arasına karıştığınız , onların günlük rutinlerini takip ettiğiniz zaman o yerin kültürü hakkında daha çok fikir sahibi olacaksınız.Öncelikle metrolarda herkes birbirine çok saygılı.Bunu genel olarak bütün Japonya sehayatimdeki gözlemlerim için söyleyebilirim.Fakat bir şehir efsanesi olarak herkes elinde kitapla oturmuyor.Metropol hayatının ve koşuşturmacasının gün sonunda getirdiği yorgunluğu en iyi burada gözleyebiliyorsunuz.Gözkapakları yorgunluğa direnirken kulağın biri sizi eve getirecek olan sıradaki istasyon anonsunda … Ya da telefonları ile zaman geçiren insanlar.Tabiki bu Japonlar kitap okumuyor demek değil.Kitapçılar , kitap kafeler ve insanların sakinliğinin sizde bıraktığı hissiyat bile okuma alışkanlıkları hakkında positif duygular uyandırıyor.Tokyo seyahatimizdeki duraklarımızdan biride Jimbocho yani ikinci el kitap satan dükkanların bulunduğu bir cadde.Eğer Manga okumayı sevenlerdenseniz Akihabara’yı ziyaret etmenizide mutlaka tavsiye ederim.

14 milyonluk nüfusu ile Tokyo nüfus yoğunluğunun en yüksek olduğu başkentlerden birtanesi.Japonya hükümeti şehirdeki nüfus yoğunluğunu azaltmak için şehir dışına taşınmak isteyenlere maddi desteklerde bulunuyor fakat şehir merkezindeki ekonomik imkanların çeşitliliği insanların buradan gitmesini güçleştiriyor.Ayrıca Tokyo’nun getirdiği sosyal ve kültürel imkanlarda nüfusun burada yoğun olmasının sebepleri arasında.Fakat bütün bu yoğunluğa rağmen şehir gerçekten temiz ve düzenli.Seyahatin hiçbir aşamasında güvensizlik hissetmedik.Çantalarını masada bırakıp sipariş vermeye gidenler ya da yolda bulup kenara bırakılan paralar..

Tokyo bu günlere gelene kadar birkaç kez yıkıma uğramış ve her seferinde bir Japon mucizesi olarak yeniden ayağa kalkmış.1923 yılındaki büyük depremde hem yıkımlardan hem de depremden kaynaklı yangınlarda 140.000 kişi hayatını kaybetmiş.Şehrin yapılandırılması için çıkartılan plan bütçeyi aşınca öncelikleri altyapıya vermişler.Yıkımdan beş yıl sonra metro istasyonu açılmış.Altyapıyı eğitim ve kültür yatırımları takip etmiş ve 1940 yılına gelindiğinde Tokyo eski güzel günlerine çoktan geri dönmüş bile.Fakat bu seferde savaş vurmuş bu kenti.Bombalamalarda 200.000’e yakın sivil hayatını kaybetmiş.Üstüne Hiroshima ve Nagasaki .. Japonya’daki eğitim sistemi ve çalışma düzeni bu günlerden edinilen derslerle şekillenmiş birazda.Eğer yaptıkları işte en iyisi olmazlarsa onlardan daha iyi olan birileri gelip herşeyi ellerinden alır korkusu.

Japon sokaklarını yürüyemeye devam ediyoruz.Bir kaç yıl önce Tayland’da bir hostelde tanıştığım Japon arkadaşımın dükkanını arıyorum.Güzelllik salonlarının çoğunlukta olduğu bir semtte kuaför salonu işletiyor.Burada nüfus daha genç ve turistlik bir yer olmadığı için çoğunluk yerel halk.Japonların kesinlikle kendine özgü bir moda anlayışı var.Hatıra olsun diye saçımı kestirmeyi planlarken bunu biraz riskli bulup fikrimi değiştirdim.Bir kafede oturup insanları izleye başladık.Yağmur başladı , şemsiyeler açıldı.Hiç alışamadım şemsiyeye yağmurluk dururken fakat Tokyo gibi trafiğin yoğun olduğu ve endüstriyel faaliyetlerin olduğu şehirlerde hava kirliliği sebebiyle yağmurda bir o kadar kirli oluyor.Bu sebeple insanlar şemsiye taşımaya özen gösteriyor.Bizde ıslanmak güzeldir diyerek şehrin tapınaklarına , müzelerine ve işlek caddelerine doğru yolumuza devam ediyoruz.

Bir sonraki yazıda görüşmek üzere 🙂

Kalın Sağlıcakla

Yazıyı Paylaş

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önerilen Yazılar